Merhabalar güzel okuyucular,
Bugün sizlere meditasyon yapmanın, her yerde mindfulness olarak karşınıza çıkan Türkçesi bilinçli farkındalık çalışması olan bu pratiklerin özünü oluşturan anda kalmak kavramından bahsetmek istiyorum. Bir sonraki yazımın ne olacağı hakkında baya düşündüm aslında, en sonunda en temel problemlerden biri olan bu konu başlığından devam etmeye karar verdim.
‘’Anda kalmak tam olarak nedir?’’ sorusuna gelirsek, arkadaşlar anda kalmak, içinde bulunduğumuz zaman diliminde, yaşanılan o anın, o çevrenin, o anda eğer açık havadaysanız hava koşullarının, etraftaki detayların, aldığınız nefesin, kalbinizin atışının farkında olmanızdan ibarettir. Tanımı bu kadar kolay olmasına rağmen bu hali uygulamak bir o kadar zordur. Çünkü genelde özellikle boş vakitlerimizde, bir şeyi veya bir kimseyi beklerken genelde çevremize bakmak yerine ilk işimiz telefonumuza bakmak oluyor. Bunun bir çok nedeni var. En temel sebebi sosyalleşme oranımızın teknolojinin hızlı ve kontrolsüz gelişimi ile oldukça düşmesi. Birbirimizle temas etmekten uzaklaştıkça, bu temas anlarından da korkar hale geldik. Bir çoğumuz bir asansöre herhangi biri ile bindiğinde ona selam vermek yerine elindeki telefonu alıp kendini meşgul göstermeyi tercih ediyor. Konu alakasız mı geldi. Peki o zaman şöyle düşünelim, yakın bir arkadaşınız ile sohbet ettiğinizde, telefonunuzdan ve dikkatinizi dağıtabilecek bir çok şeyden uzak durursunuz ve konsantrasyonunuzu bu sevdiğiniz insanda kullanmak istersiniz. O an önceliğiniz odur. Emin olun bunu yaparken arkada geçen arabaların seslerini, size neredeyse çarpmak üzere olan bir adamın gelişini ve daha bir çok unsuru yakalarsınız. Bunun sebebi o arkadaşınızı telefonunuzdan daha az sevmeniz değil, sadece onunla ve tüm dünya ile bütünlük ve uyum içinde olmanızdan kaynaklı. Kaçınız yolda elinizde telefonla yürürken neredeyse birine çarpmak üzere olduğunu fark etti? Beni yanlış anlamayın teknolojiyi ben de severim ama bunu sadece gerekli amaçlar dahilinde kullanmaya çalışırım. Vakit geçirmek için telefonumu kullanmak yerine bir kitap okumayı, sahile inip yürümeyi ve dalga seslerini dinlemeyi tercih ederim.
Size kendimle ilgili çok önemli bir şeyden bahsedeyim. Detaylara karşı dikkat seviyem oldukça yüksektir. Belki mesleğim gereği detaycılığım biraz daha yüksek olabilir ama bana göre asıl bu özelliğim beni o zaman hukuk alanına çekmişti. Tabi şöyle bir durum da var ki konsantrasyonumu sağlama uzunluğum da bir o kadar kısa ne yazık ki. Bunun için de özellikle konsantrasyon müzikleri, meditasyon çalışmaları ile kendimi yönlendirmeyi seviyorum.
Anda kalmak için önce merak etmeniz lazım. Bunu da kimse size sağlayamaz, anca sizin içinizden gelirse olur. Örneğin sıra beklediğiniz bir yerde etrafınızda bulunan objeleri, tabloları, insanların yüz ifadelerini, aklınıza gelebilecek her detayı merak etmekten bahsediyorum. Tabi buradaki merak sadece dış dünyaya yönelik olmamalı. Aldığınız nefesi hissetmek çok önemli, havaya temas edin. Yaşadığınızın farkında olmaktır anda kalmak. Düşüncelere dalmadığınız, zihninizle incelemediğiniz her andır. Burada önemli olan kalbinizi kullanmanızdır. Kalbinizle çevrenizi inceleyin. İçinizdeki sevgi tohumunu bulun ve aldığınız nefesi bir daha hissedin. Benim için anda kalmanın en kolay yolu şükretmekten geçiyor. Aldığım her nefese, yediğim ve kokladığım her nimete içimden sürekli şükrediyorum. Zihnimiz derya deniz. Çoğu zaman bir düşünce halindedir. Zihin hiçbir zaman sessiz kalmaz. Onun da fonksiyonu budur. Ancak sizler zihin, beden ve ruhtan oluşan canlılarsınız. Bedeninizi dinleyin, içinizdeki enerji boyutu olan ruhunuzu hissedin. Sadece zihinle hareket etmek sizi istediğiniz yere götürmez. Beyninizin frekansı kalbinize oranla oldukça düşüktür. O yüzden niyetlerimizin kalpten gelmesi çok önemli. Sizi anda tutacak olan da yine kalbinizdir. Çevrenizi, insanları, tüm canlı ve cansız varlıkları, yaşadığınız o günü, aldığınız nefesi, evrenin size sunduklarını ve en önemlisi kendinizi sevmezseniz, hiçbir zaman anda kalamazsınız. Çünkü o anlarda zihniniz devreye girer ve sizi andan çıkarıp, geçmişe, belki güzel bir anıya, hayal dünyasına, gelecek planlarınıza götürmeye başlar.
Peki anda kalamadığımızda ne olur? En önemlisi mutsuz oluruz, hayattan keyif alamamaya başlarız, mutluluğu farklı zamanlarda farklı hayatlarda ararız, hayal dünyamızda kayboluruz. Anda kalmak elbette kolay bir proses değil. Kendinizi buna zorlayın da demiyorum. Başta zaten hiç kolay olmayacağına eminim. Önce küçük adımlarla deneyin. Örneğin yalnız kalmayı sevmiyorsanız, kendinizle biraz vakit geçirmeye çalışın. Yürüyüş yapın, doğayı izleyin, sadece çevrenizi gözlemleyin. Havalar hala güzelken yanınıza bir bardak kahvenizi de alın. Kendinizle konuşmayı deneyin. Bugün ne istiyorsunuz? Bir çoğunuz aslında kendinizi yeteri kadar tanımıyorsunuz. İç dünyanızda saklı kalan bir çok kapı var ve bunlar siz kendinizle diyalog kurmadığınız sürece asla gün yüzüne çıkmazlar. Sadece sizi alttan alttan kemirirler. Size kendimle ilgili çok yakın bir zamandan bir örnek vereyim. Birkaç gün önce çok eski bir dostumun bana hediye ettiği özel bir şarabı açtım. Artık zamanının geldiğini düşündüm çünkü artık bu insan hayatımda değil ve bir şekilde affedip onu özgür bırakmalıydım. Birkaç yudum aldıktan sonra midemde inanılmaz bir şişkinlik hissettim. O kadar enfes, kaliteli olan şarap resmen boğazıma düğümlenmişti. Yediklerimi sindiremez oldum. En sonunda kendime sordum. Gerçekten sindiremediğin şey ne? Cevap basitti. Can dostum dediğim insanı affedememiştim ve olanları hala sindiremiyordum. Bedenimi ve ruhumu iyi tanıdığım için bedenimin bir kalp yarasına tepki verdiğinin farkındaydım. Bu gittiğiniz yolun inanın en önemli safhası. Önce kendinizi tanıyın. Ben tanıdığım kadını çok seviyorum. Her geçen gün farklı yönlerini tanıma fırsatım oluyor. Tanıma süreci asla sonlanmaz, her zaman yeni bilgiler, yeni durumlar ortaya çıkar. Siz de içinizdeki bu gizemi merak etmiyor musunuz? Aslında hepiniz o kadar büyüleyici varlıklarsınız ki? Kendinizden korkmayın, bütünlüğün içinde ahenk sağlayın. Unutmayın siz de bütünün birisiniz. Tüm evrensel enerjinin tek bir parçasısınız. Bütünlükten çıktığınız zaman andan da koparsınız. O yüzden kendinizi dışlamayın, sosyalleşin, gözlemleyin, sizi heyecanlandıran şeylerin peşinden gidin. Değişimi siz de fark edeceksiniz.
Işıkla, anda kalın. Hepinizi çok seviyorum.