Kısa bir aradan sonra yepyeni bir konu ile tekrardan buradayım. Bugün özellikle inançlarımız üzerinde durmak istiyorum. İnanç dediğimizde bunu illa din ile ilgili olacak diye düşünmeyin. Dini inançlarımız da elbet bunun bir parçası ancak benim üzerinde durmak istediğim genel evrene inancımız olacak.
Korkularımız gibi elbet inançlarımız da belli bir enerji açığa çıkarırlar ve bu çıkan enerji kendine benzer enerjileri birbirine çekerek katlanarak büyür. Evet evrenin yasalarında durum zıt kutuplardan ziyade aynı kutupların birbirini çekmesi. Benzer enerjiler sürekli bir arada kalmaya çalışırlar. Bu da evrenin aslında bizim istediğimiz şeyleri bize getiren bir düzeninin olması ile alakalı elbette.
Örneğin ben meditasyon yapan bir insan olarak diyorum ki, meditasyon yapmak beni oldukça rahatlatıyor ve zihnimi özgürleştiriyor. Ben meditasyon yapmanın kozmik gücüne inanıyorum bu da var olan şeyin çok daha güçlü enerji yaymasına sebep oluyor. Bu demek değil ki meditasyonun etkilerini benim inancım yaratıyor. Benim inancım onun gücünü besliyor ve kuvvetlendiriyor. Daha doğrusu benim ondan maksimum fayda sağlamam için bana yardımcı oluyor. Bunun elbette psikolojik bir etkisi var, zaten asıl bahsettiğim bu psikolojik etki ve onun dışarı yaymış olduğu enerji.
Psikolojik etkisini size bir örnekle açıklayayım. Kalbimizle kendimizi iyileştirebildiğimize dair güzel bir örnek. Kalp diyorum çünkü inanmak kalpten gelen bir his. Beynimizin frekansı ne kadar güçlü olsa da kalbimizin yaydığı enerji frekansı beynimizinkinden katbekat fazladır. Yıllar önce midemin rahatsızlandığı bir akşam evde bulantı için hiçbir ilaç bulamamıştım. Daha sonra ablam geldiğinde bir anda bende var diyip elime bir tane ilaç tutuşturdu. İlacı içtikten bir 15 dakika sonra bulantı hissinden eser kalmamıştı. Daha sonra onun sadece bir çeşit gıda takviyesi olduğunu öğrendim. Burada tabi ilacı bana verenin güvendiğim bir kişi olmasının rolü büyük. Başka bir şey olabileceği aklımın ucundan geçmedi. O da bu teorinin işe yarayacağını umarak bana bu takviye ilacını vermişti. Nitekim başka ilaç almama gerek bile kalmamış, sorun çözülmüştü. Bu durum kalbimden gelen inancın beynime komut vermesi ile bulantı hissinin kaybolmasıydı. İnsan bedeninde genel merkez kalptir. Bütün komutlar kalpten gider. Beyin pilot görevi görür evet ama kalp olmadan beyindeki enerji akışı, komut sistemi de söz konusu olmaz.
Genel olarak hastalıklar için de aynı durum geçerlidir. Kanseri yeneceğine inanan bir insan inanın ki son gücüne kadar mücadele eder. Çok geç kalınmamışsa eğer beden kendini çok daha hızlı yenileyecektir. Çok geç kalınmamışsa diyorum çünkü kimseyi de yanlış yönlendirmek istemem bu kesinlikle iyileşeceğinize inanın sırtınızı geriye yaslayın demek değil. Tam olarak, kendinize inanın ve hayatınız için mücadele edin demek.
Güven konusunda daha önce durmuştum ancak güvenmediğiniz bir şeye inanmanız zor olacağı için aslında bu iki konu başlığı birbirlerinden bir türlü ayrılamazlar. İnanmadığınız bir şeye güvenmeniz zaten söz konusu olamaz. Ben evrenin enerjisine inanıyorum ve bir şekilde orda olduğunu beni kolladığını biliyorum. Bu his de benim güvende ve güçlü hissetmemi sağlıyor. İnanmak güveni de beraberinde getiriyor. Dinleri de bu zamana kadar teknoloji çağında bile yok olmaktan alıkoyan yegane şeydir inanç. O yüzden inancın gücünü küçümsemeyin derim. Sadece yanlış yönlendirilmelere müsaade etmeyin. Sadece kalbinizi dinleyin. O doğru yolu her zaman bulur. Sevgi ile kalın..